Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski Dost?

Yeniden merhabalar arkadaşlar. Özledim bir şeyler paylaşmayı. Okulun ilk haftası çok güzeldi benim için. Sevdiklerin yanındayken okul BİLE en güzel yer gibi geliyor insana. Umarım sizin de güzel geçmiştir. Malum 14 Şubat bugün. Hiç kutlayamadım şahsen :D Sevgilim olsa da kutlamayı isteyeceğimi sanmıyorum. Özel günler sadece bana özel olmalı. Tamam odunum kabul.. Beni böyle kabul edin lütfen ;)) Hepinize iyi hafta sonları diliyorum. Plan yapın hava güzelken. Deniz kenarı birinci sırada olmalı bence. Yazımın devamını okuyabilirsiniz. Tekrar görüşmek üzere...      Eskisi yoktur bunun. Eski arkadaşım dediğim vardır ama hiçbir dostuma "eski" demem. Dostluk hep yenidir. İlk gün ki gibi hissedersin hep. Öyle mutlu, samimi, huzurlu ve güvende. Sarıldığında, omzuna başını koyduğunda hep hep hep aynı hissedersin. Araya yıllar, mesafeler hatta insanlar girer. Ne olursa olsun hep yepyeni kalırsınız. Sevgi öyle bir şey ki hepsinin önünde dipçik gibi duruyor, zırh gibi sarıyor sizi. Hiçb

Vicdanının Sesi

Selamlar!! Malum okullar başlıyor, hepimize iyi haftalar diliyorum :( Allah'tan okulu sevdirecek biri var hayatımda yoksa ölüm gibi geliyor. Hepinize kolay gelsin ;) Vicdanımızla yüzleşmekle ilgili yazımı okuyabilirsiniz devamında.. Yarın ve diğer gün benim için üzücü ve tuhaf bi gün olacak. Ne sevdiğim belli ne sevmediğim dediğim birinin ölüm günü. Vicdanım öyle büyük ki kimseden nefret edemiyorum. Bu konuda anneme çok benziyorum ve sinir oluyorum bu özelliğime. Sana yapılacak en büyük kötülükleri yapmış biri için insan nasıl üzülür bilmiyorum ama ben üzülüyorum. Üzüldüğüm için kendimi kötü hissediyorum. İçimdeki lanet sesim susmuyor. Hayatım boyunca kimseye kin tutamadım. Kötülük yapana bile iyilikle karşılık verdim. İnsanların 'Sen salak mısın?' demesini umursamadım. Ben buyum işte ne yapabilirim ki? Nasıl değiştireyim kendimi? Kötü bir şey mi herkese iyilik yapmak? Bu beni salak mı yapar?............ Bu kadar soru zihnimi günlerce meşgul etti. Hayatı hep sorguladım,

Günaydın..n..n

Hepinize günaydın sevgili okurlarım. İstanbul'daki en güneşli gün gibi geliyor bugün bana. Güneşi özlemişim nedense. Tatilin son günleri.. Bu çok üzücü ve bu yüzden öğlene kadar uyudum. Dışarı çıkın, gezin, eğlenin... Hayat kısa, tadını çıkarın ;)

Ateşböceği Yolu

Bugüne kadar okuduğum en güzel kitaptı. Kristin Hannah'ın kötü bir eser yazdığına şahit olmadım zaten. Kate ve Tully adında iki arkadaşın tapılacak derece mükemmel dostluklarını anlatıyor.. Kitaba hiç başlamadan son üç sayfasını okusanız bile gözyaşlarına boğulacağınıza eminim. Bir mektuptan ibaret bu son sayfalar. Belki de onlar için bir mektuptan daha fazlası. Keşke gerçek hayatta da böyle dostluklar olsa(gerçi ben doğru insanı buldum sizin için söylüyorum).Umarım karşınıza o kadar mükemmel biri çıkar ve birbirinizin hayatında arkadaştan daha öte dost olur hatta kardeş olursunuz. Kitabı lütfen ama lütfen okuyun, pişman olmayacaksınız :))                                             

Mesafeler...

Kahrolası şeylerdir mesafeler! Hep en sevdiklerini uzaklaştırır senden. İsyan edersin, ağlarsın, bağırıp çağırırsın. Her geçen saniye daha çok özlemek içini acıtır. İçin acıyınca başkalarını kırmaya ve agresifleşmeye başlıyorsun. Beklemek çok çok çok uzun ve üzücü bir süreç. Sen istediğin kadar kız, bağır çağır. Değişen bir şey olur mu? Tabii ki HAYIR. Tek yapabileceğin sabırla beklemek. Beklemeye o kadar çok alışıyorsun ki aynı gökyüzüne baktığınızı düşünüp buna bile şükreder hale geliyorsun. Benim gibi sabırsız biri ‘bile’ beklemeyi öğreniyor. Seslendiğin zaman cevap verebilecek kadar yakın olsun istiyorsun. Sarılıp kendini güvende hissetmek istiyorsun ama olmuyor çünkü yollar bir yerden sonra ayrılıyor. Herkes tek başına ayakta durabilmek için elinden geleni yapıyor ve bunu yapabilmek için yolların ayrılması şart. Kader, her ne kadar bizim seçimlerimizle belirlense de bir yerden sonra yapacağımız hiçbir şey kalmıyor. Bunu söylemeyi sevmiyorum ama ‘Herkes kendi kaderini y

Hayat 'YENİDEN'?

Herkes 'Hayat devam ediyor.' der ama benim için hayat devam ediyordu, durdu ve 'yeniden' devam etti. Her şeyi toz pembe görüyorken mutlu olduğumu sanıyordum. Çevremdekileri gerçek birer kardeş gibi görüyordum. Her fırsatta yanlarında oldum. Ne istedilerse yaptım ve bütün bunları yaparken asla yüzlerine vurmadım. Arkama baktığımda gördüğüm şey koca bir 'hiç'. Güvendiğin, varlığıyla bile mutlu olduğun insanların gerçek yüzünü görmek hayatın en kötü darbesiydi benim için. Sert bir yapım vardır. Çoğu insanın bana 'Sen hiç ağladın mı?' diye sorduklarını söylemeden edemeyeceğim. Durum bu kadar vahim yani.. Neyse, o aptalların bunu bilmesine gerek yok diye hepsine gözlerimi devirerek bakıp asla cevap vermedim. Evet, ağlarım. Bazen beş dakika kadar kısa, bazen de bir saat kadar uzun ama ağlarım. Ama herkesin önünde asla ağlamam çünkü insanlar gözyaşlarını görünce merhamet yerine çıkarlarıyla geliyorlar karşına..Bir saat ağlama sebebim o arkadaş, kardeş sandıkla

ENGELLİ ADAYLARI

Bir önceki yazımda mutlu olmak ya da olmamak size kalmış bir şey demiştim. Evet hala öyle söylüyorum ama insan engelli olmayı kendisi seçmez, seçemez. Şimdi size geçen sene yazın başımdan geçen bir olayı anlatacağım : Anneanneme gitmek için otobüse bindim. Öğle saatleri olmasına rağmen çok kalabalıktı. 25 yaşlarında, beyaz tenli, mavi gözlü bir kadın bindi otobüse ve benim yanıma doğru yürüdü. Kalkıp yer verdim ve işte size bunu anlatmama sebep olan şey gerçekleşti: Ellerini kullanarak bana teşekkür etmek istedi. Sanırım öyleydi çünkü işaret dili bilmiyorum ve yüz ifadesinden bunu çıkarabildim. Gülümseyerek karşılık verdim ve çok geçmeden indim. O bayana cevap verebilmeyi çok isterdim çünkü hep9imiz ENGELLİ OLMA ADAYIYIZ ve benim engelim olsaydı herkesle iletişim kurabilmeyi, duygularımı anlatabilmeyi isterdim. Ellerini kullanmasa asla engelli olduğunu anlamazdım. Onların bir eksiği yok. Engelli olmayı kendileri seçmedi. Hepinizi işaret dili öğrenmeye davet ediyorum. Ben evimin yakını

Vakit Daralıyor...

     Biz insanlar ölüm günümüzü, yerini, saatini, ne sebeple öleceğimizi bilemeyiz.      Belki bir dakika, belki bir ay, belki bir sene...Bu böyle devam eder. Ortalama bir insan 65 yaşına kadar yaşıyorsa; bunun 25 yılı eğitim almakla geçiyor, 20 yılı kariyer ve çocuk yapmakla, geriye kalan 20 yılda da yavaş yavaş başlayan sağlık problemleri, geçim derdi. Gördüğünüz gibi koca bir 65 sene bitti. Bu zamanın ne kadarında mutlu oldun, ne kadarında mutsuz oldun senin seçimlerine kalmış.      Hayat kısa arkadaşlar. Bu kısa sürede yaşayabildiğiniz her şeyi yaşayın. Yaptığınız hiçbir şeyden pişman olmayın, daha kötüsünü yapmamak için çabalayın. . . Ve en önemlisi: Kendinize iyi bakın.

CA"N" KIRIKLARI..!

     Kalbim camlarla çevrilmiş gibi. Biri beni üzdüğünde o camlar kırılıyor ve batıyor. Ne kadar çok seversem o kadar çok canım yanıyor. O kadar çok parçaya bölünüyor..      İnsanı bu hayatta en çok üzen sevdikleridir. Camları kıra kıra acıtırlar canını. Derin izler bırakırlar kalbinde.. Ve bu izler çok uzun zamanda kaybolur.      Ben kimi çok sevsem kalbim parçalandı ve şimdi haykırmak istiyorum: BENİM CAN KIRIKLARIM VAR !!

Herkese Merhaba!

Sizden biriyim; üzülünce ağlayan, mutlu olunca gülen(mutluluktan da ağlarım). Burada hayatımdaki, hayatımızdaki önemli konulara değinmek istiyorum. Biz insanlar evrendeki en üstün varlıklarız. Her şey bizim için tasarlanmış sanki. Bunu fark etmemiz gerek öncellikle. Hayatı fark etmek için bize verilenleri görebilmek gerek... Bunları birlikte görmeye ne dersiniz??  Çok eğleneceğiz, hüzünleneceğiz, düşüneceğiz ve sorgulayacağız.. Takipte kalın :))