Ana içeriğe atla

Ateş

Alev çemberinin ortasında kalmak gibidir bazen hayat. Yanmadan çıkmak imkansızdır. Ne kadar az yanıkla, ne kadar az acıyla çıkacağının hesabını yaparsın ama ya alev çemberi sevdiğiniz birinin ateşiyse? O zaman da ne kadar az yara alırsam o kadar iyi olur diyebilir misiniz? Sizi bilemem ama ben diyemem. O orda her geçen gün ateşini büyütürken ben hiçbir şey yokmuş gibi hayatıma devam edemem. Belki o ateş beni de yakar bana da zarar verir ama sevgi denilen şey sevdiğin insanların acısını hafifletmektir biraz da. Ateşten korkmam. Belki çok yandığımdan belki de karşılıksız sevgimden. Ateşle oynayın! Varsın siz kötü olun, siz anlamayan olun, siz üsteleyen olun. En sevdiklerinizin tek başlarına yanıp kül olmasına müsaade etmeyin. Canınız acıyacak, hak etmediğiniz şeyler duyacaksınız, onun gözünde herkes iyi olurken siz kötü olacaksınız... Ama belki gün gelecek "İyi ki hayatımdasın, asla bırakma beni." diyecek ve yandığınıza değecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sessizlik

Gözlerimi açıp kapatmamla geçen 3 sene... Hayatımın dönüm noktası. Gökyüzü ile tanıştığım, en değerlim olduğu seneler.... Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim en yakın arkadaşımla aynı okulda olamadığımı. Size eğer gitmiş olsaydık aynı okulda 12. sınıfın ilk gününü anlatmak istiyorum. Hayalimdeki ilk günü. Yani artık hiç olmayacak okulun ilk günü. Sabah 7'de gözlerimi heyacanla açıp yataktan koşarak kalkıyorum. İlk yaptığım şey mesajlarımı kontrol etmek. Kahvaltı, üniforma giyme derken saat 7.30 oluyor ve ben ona mesaj atıyorum: "Sakın geç gelme çok özledim." diyorum. O yine her zamanki gibi rahat rahat beni sinir ede ede geliyor okula. 8'de okulda oluyorum. İlk önce markete girip Haribo, Milka, Ülker ne bulursam alıyorum. En sevdiği şeyler bunlar benim en sevdiğimin. Marketten çıkıyorum ve karşımdan diğer arkadaşlarım geliyor. Hepsini 3 ay boyunca görmedim. Uzun uzun sarılmaların ardından ilerliyorum. Bu defa da hocalarla selamlaşıyorum. Sonra korkuyla saate bakıyo

Sen(sizlik)

Yeniden merhaba... Öncelikle artık çok sık yazamayacağımı belirtmek istiyorum. Son 2 aydır çok yazamadım ama fırsat olmadı veya daha büyük sebep olarak ben duygularımı kağıda dökemedim. 12. sınıf olan her öğrenci gibi sınava hazırlanmaya başladım. Önümde büyük bir maraton var ve ben bu yarışı birinci bitirmek zorundayım. Hedeflerim, ailem ve dostlarım için. Yazılarımı sürekli takip edenlerin olması beni çok mutlu ediyor. Yorumları bilerek paylaşmıyorum. Övülmeyi seven biri değilim. Siz okudukça beni mutlu ediyorsunuz bunu bilin lütfen.. Çok teşekkür ederim hepinize ayrı ayrı. Ben burda hiç olmadığım kadar açık anlattım duygularımı. Utanmadan, sıkılmadan ve korkmadan. Ağlarken yazdım rahatladım, mutluyken yazdım daha mutlu oldum. İyi ki varsınız... Okulun ilk gününden çok korkuyordum biliyorsunuz. 17 kişilik sınıfta sadece ben tek oturuyorum. Kendimi herkesten soyutlamış durumdayım. Sadece bana soru sormak ve konuşmak için çabalayan iyi insanlar var karşımda. Hislerime göre hepsi iyi

Ne Yazsam Bilemedim..

Üç sene önce, Temmuz sonu... Liseye başladığım, her katında ayrı anımın olduğu okuluma kayıt yaptırmaya gitmiştim. Dün son kez çıkarken o zamanı hatırladım. Binbir üzüntüyle geldiğim, binbir mutlulukla bitirdiğim, ilk dostumu kazandığım okulum.. İçinde onlarca iyi öğretmen olan, hatta öğretmenden daha da fazlası olan insanlarla tanıştım. Umudumu, inancımı yeniden kazandığım okulum. Okul sadece ders gördüğün, sınav olduğun bir yer değilmiş. İçinde yeni bir aile barındırıyormuş aslında. Sizlere endişem, üzüntüm, mutluluğum başta olmak üzere tüm duygularımı anlatıyorum. Hiç kimseye anlatmadığım kadar çünkü ne siz beni, ne de ben sizi tanıyorum. En yakın arkadaşıma bile anlatamıyorum çünkü bazen en büyük üzüntünüz en sevdiğiniz insanla ilgili oluyor. Ona onunla ilgili olan üzüntümü anlatamam. Üzüldüğümü söyleyemem. Zaten hissediyordur ama sözlü şekilde belirtmek istemiyorum. Şimdi fark ettim de ne kadar çünküm varmış. Kusura bakmayın anca bu kadar oluyor, bu halde. İlk defa bu kadar güçsü