Yeniden merhaba...
Öncelikle artık çok sık yazamayacağımı belirtmek istiyorum. Son 2 aydır çok yazamadım ama fırsat olmadı veya daha büyük sebep olarak ben duygularımı kağıda dökemedim. 12. sınıf olan her öğrenci gibi sınava hazırlanmaya başladım. Önümde büyük bir maraton var ve ben bu yarışı birinci bitirmek zorundayım. Hedeflerim, ailem ve dostlarım için. Yazılarımı sürekli takip edenlerin olması beni çok mutlu ediyor. Yorumları bilerek paylaşmıyorum. Övülmeyi seven biri değilim. Siz okudukça beni mutlu ediyorsunuz bunu bilin lütfen.. Çok teşekkür ederim hepinize ayrı ayrı. Ben burda hiç olmadığım kadar açık anlattım duygularımı. Utanmadan, sıkılmadan ve korkmadan. Ağlarken yazdım rahatladım, mutluyken yazdım daha mutlu oldum. İyi ki varsınız...
Okulun ilk gününden çok korkuyordum biliyorsunuz. 17 kişilik sınıfta sadece ben tek oturuyorum. Kendimi herkesten soyutlamış durumdayım. Sadece bana soru sormak ve konuşmak için çabalayan iyi insanlar var karşımda. Hislerime göre hepsi iyi işte ama birini yeni tanıdığında, gördüğünde heyecanlanır, bu kişi benim en yakınım olabilir diye içinden geçer ya insanın benim 16 kişide de öyle hissetiğim olmadı. En yakın arkadaşımı gördüğüm anı ve olayların gelişmesini anlatmıştım sizlere. Masallardaki gibi büyülendiğim tek andı hayatımda. İlk görüşte aşk nasıl bir şey ise ilk görüşte dostluk da öyle bi şey. İkisine de inanıyorum. Dostluk aşkın da ötesinde bir şey. Uçsuz bucaksız bi sevgi. Şimdi kafamı kaldırıp baktığımda yanımda melek gibi uyuyan biri yok. Sarıldığımda huzur dolduğum biri yok. Her sabah görmek için sabırsızlandığım, ne alsam diye düşündüğüm, ne zaman geleceğini hesapladığım, deli gibi kıskandığım dostum, kardeşim, her şeyim yanımda yok. O zaman ne anlamı kalıyor başkalarıyla arkadaş olmanın? Sosyal medya kullanan ve kıskanç olanlar beni anlayabilir. Ben acaba yeni arkadaşıyla fotoğraf attı mı diye her tenefüs ilk olarak Twitter'a, Instagram'a bakıyorum. Snapchat'i her tenefüs korkarak yeniliyorum. Ben onun yerini kimseyle dolduramıyorum. Hiçbir şey ondan değerli ve huzur verici olamıyor. Tüm gün o beni ağlatsa ve saatler sonra mesaj atsa benim yüzüm anında gülmeye başlıyor. Güçlü olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Ben kar yağarken onunla minibüs durağına kadar yürüdüğümü biliyorum üstümdeki incecik V yaka kazakla. Yanındayken öyle mutlu oluyorum ki üşüdüğümü hiç hissetmemiştim yanından ayrılana kadar. Gamzelerim bile yok olmaya karar vermiş gibiler. Normalde son derece belirgin 3 gamzem var ama onunla 1 günde güldüğüm kadar, bu yeni okulda geçirdiğim 5 günü kıyaslayınca dağlar kadar fark çıkıyor ortaya. Günde 100 kere gülen biri artık sadece 1 kere o da sadece ondan gelen günaydın mesajıyla gülümsüyor. 1 sene öncesine dönmek için hatta 4 sene öncesine 8 Kasım'a dönmek için her şeyimi verebilirdim ama olmuyor. Mesafeler beni giderek yıpratıyor, tek bildiğim bu.
Öncelikle artık çok sık yazamayacağımı belirtmek istiyorum. Son 2 aydır çok yazamadım ama fırsat olmadı veya daha büyük sebep olarak ben duygularımı kağıda dökemedim. 12. sınıf olan her öğrenci gibi sınava hazırlanmaya başladım. Önümde büyük bir maraton var ve ben bu yarışı birinci bitirmek zorundayım. Hedeflerim, ailem ve dostlarım için. Yazılarımı sürekli takip edenlerin olması beni çok mutlu ediyor. Yorumları bilerek paylaşmıyorum. Övülmeyi seven biri değilim. Siz okudukça beni mutlu ediyorsunuz bunu bilin lütfen.. Çok teşekkür ederim hepinize ayrı ayrı. Ben burda hiç olmadığım kadar açık anlattım duygularımı. Utanmadan, sıkılmadan ve korkmadan. Ağlarken yazdım rahatladım, mutluyken yazdım daha mutlu oldum. İyi ki varsınız...
Okulun ilk gününden çok korkuyordum biliyorsunuz. 17 kişilik sınıfta sadece ben tek oturuyorum. Kendimi herkesten soyutlamış durumdayım. Sadece bana soru sormak ve konuşmak için çabalayan iyi insanlar var karşımda. Hislerime göre hepsi iyi işte ama birini yeni tanıdığında, gördüğünde heyecanlanır, bu kişi benim en yakınım olabilir diye içinden geçer ya insanın benim 16 kişide de öyle hissetiğim olmadı. En yakın arkadaşımı gördüğüm anı ve olayların gelişmesini anlatmıştım sizlere. Masallardaki gibi büyülendiğim tek andı hayatımda. İlk görüşte aşk nasıl bir şey ise ilk görüşte dostluk da öyle bi şey. İkisine de inanıyorum. Dostluk aşkın da ötesinde bir şey. Uçsuz bucaksız bi sevgi. Şimdi kafamı kaldırıp baktığımda yanımda melek gibi uyuyan biri yok. Sarıldığımda huzur dolduğum biri yok. Her sabah görmek için sabırsızlandığım, ne alsam diye düşündüğüm, ne zaman geleceğini hesapladığım, deli gibi kıskandığım dostum, kardeşim, her şeyim yanımda yok. O zaman ne anlamı kalıyor başkalarıyla arkadaş olmanın? Sosyal medya kullanan ve kıskanç olanlar beni anlayabilir. Ben acaba yeni arkadaşıyla fotoğraf attı mı diye her tenefüs ilk olarak Twitter'a, Instagram'a bakıyorum. Snapchat'i her tenefüs korkarak yeniliyorum. Ben onun yerini kimseyle dolduramıyorum. Hiçbir şey ondan değerli ve huzur verici olamıyor. Tüm gün o beni ağlatsa ve saatler sonra mesaj atsa benim yüzüm anında gülmeye başlıyor. Güçlü olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Ben kar yağarken onunla minibüs durağına kadar yürüdüğümü biliyorum üstümdeki incecik V yaka kazakla. Yanındayken öyle mutlu oluyorum ki üşüdüğümü hiç hissetmemiştim yanından ayrılana kadar. Gamzelerim bile yok olmaya karar vermiş gibiler. Normalde son derece belirgin 3 gamzem var ama onunla 1 günde güldüğüm kadar, bu yeni okulda geçirdiğim 5 günü kıyaslayınca dağlar kadar fark çıkıyor ortaya. Günde 100 kere gülen biri artık sadece 1 kere o da sadece ondan gelen günaydın mesajıyla gülümsüyor. 1 sene öncesine dönmek için hatta 4 sene öncesine 8 Kasım'a dönmek için her şeyimi verebilirdim ama olmuyor. Mesafeler beni giderek yıpratıyor, tek bildiğim bu.
Yorumlar
Yorum Gönder