Ana içeriğe atla

Yeniden...

Yağmur gökyüzünden yeryüzüne dökülenlerin en güzeliydi. Gözyaşlarını belli etmezdi ve kimse yüzüne bakmazdı. En soğuk günlerden biri. Üzüntüden midir bilmem ama hayatımın en soğuk 3 günüydü. Kaybetme korkusu içime işlemişti. Yağmur yağıyor ben ağlıyorum... En sonunda kendimi ıssız bi yerde buldum. Düşünmek için en ideal yerlerden biriydi. Saatlerce ıslandım, oturdum. Yalnız olduğumu düşündüm ama düşüncelerim hiç susmadılar. Pişmanlık nedir? Yanlış anlaşılmak nedir? Üzmek istemediğini üzmek nedir? Şanssızlık nedir? Yanlış zamanlama nedir? Bunların hepsinin cevabını öğrenmiş oldum. Boğazım ağrıyana kadar bağırdım. Bundan nefret ediyordum. Hiç unutamayacağı bir şey yapmaktan korkuyordum ve yapmıştım. Kaybetmekten de korkardım ben... Demek ki kayıp da edecektim. Elime telefonumu aldım. Aramak istedim ne diyecektim? "Ben salağın tekiyim. Seni üzmek istemedim yanlış anladın!" mı diyecektim? Dünyanın en saçma cümleleriydi. Bir meleği üzüp yanlış anladın demek. Düşündükçe daha kötü oldum. Mesaj atamıyorum, arayamıyorum ve mutluluk kaynağımın sadece o olduğunu anlamam çok sürmüyor. Bunun için daha çok kızıyorum kendime ve ölene kadar da kızacağım. Tek pişmanlığım. Ben nasıl yapardım bunu? Nasıl ağlatır, kırardım? Hangi ara bu kadar kötü bir insan olmuştum ben? Adalet anlayışım, sabrım, sevgim bu muydu benim? Tamam çok öfkelenmiştim ama onun tek suçu orda olmaktı. Nolurdu sanki o gün olmasaydı? Ben yoktum artık onun için. Mutluluk kaynağı dediğin insanı üzmek de nedir? Sussaydım ya biraz daha sussaydım!! Susamadım!! Lanet olsun ki konuştum!! En olmadık anda en olmadık şeyi yaptım. Elim kırılsaydı dedim ilk defa ben. Hiç kimseye yapmadığımı en sevdiğime yapmak...! Canımı versem de olmazdı artık. O affetse benim için olmazdı. Yağmur yağıyor ben ağlıyorum... Saatler geçti... Uyku ne demek unutmaya başlamıştım. Mesaj attım. Cevaplar daha çok canımı yaktı. Çünkü onun canı yanıyordu. Okurken boğazım düğümlendi. Keşke yer yarılsa da girsem dedim. Özür dilemek istedim ama ne faydası olacaktı ki? Oysa o gün sadece ona sarılmak ve kırıldığım şeyleri anlatmak istiyordum. O, çözüm bulurdu, anlardı beni. En iyi o anlardı. Ama ne anlattım ne o anladı. Çığ gibi büyüdü içimde her şey. Öfkeden ne onu gördüm ne de sevgisini hissettim. Sevgisini hissetsem yapamazdım ki kıramazdım. Her ne olursa olsun yapmayacaktım. Kırmayacaktım. Onun yanında yapmayacaktım. Yapmamalıydım. Lanet olsun ki yapmıştım. İlk defa lanet olsun demiştim ben bugüne kadar. Yağmur yağdıkça ağladım, ıslandım, üşüdüm, titredim, düşündüm.. Bir şey fark etmiştim: Biz ne zaman tartışsak yağmur yağıyordu. Her tartışma sonrası kaybetme korkumla başbaşa kalıp ağlıyordum ama bu defa çok farklıydı.

Aylar sonra...
Aylar geçti ve yine yağmur yağıyor ve ben yine ağlıyorum. Öfkemin esiri mi oldum yoksa başkasının yaptığını cezalandıracakken hem onu hem kendimi mi cezalandırmış oldum bilmiyorum. Bildiğim birkaç şey var: Hala çok pişmanım. Hala aklıma geldikçe kendimden nefret ediyorum. Hala kaybetmekten korkuyorum(ama KAYBETMEYECEĞİM!). Hala çok seviyorum. Hala mutluluk kaynağım ve hala biz ne zaman tartışsak bu şehirde yağmur yağıyor... Siz siz olun asla en sevdiğiniz insanı üzmeyin yoksa kendinizi bir ömür affedemezsiniz..

YENİDEN ÖZÜR DİLERİM..! 💜












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vakit Daralıyor...

     Biz insanlar ölüm günümüzü, yerini, saatini, ne sebeple öleceğimizi bilemeyiz.      Belki bir dakika, belki bir ay, belki bir sene...Bu böyle devam eder. Ortalama bir insan 65 yaşına kadar yaşıyorsa; bunun 25 yılı eğitim almakla geçiyor, 20 yılı kariyer ve çocuk yapmakla, geriye kalan 20 yılda da yavaş yavaş başlayan sağlık problemleri, geçim derdi. Gördüğünüz gibi koca bir 65 sene bitti. Bu zamanın ne kadarında mutlu oldun, ne kadarında mutsuz oldun senin seçimlerine kalmış.      Hayat kısa arkadaşlar. Bu kısa sürede yaşayabildiğiniz her şeyi yaşayın. Yaptığınız hiçbir şeyden pişman olmayın, daha kötüsünü yapmamak için çabalayın. . . Ve en önemlisi: Kendinize iyi bakın.

Biz

Hepinize güzel, güneşli bi pazar gününden günaydın! Uzun zamandır soğuk ve kapalı olan havanın sonunda ısınmış olması ilk defa beni mutlu etti. Hayatınız nasıl gidiyor diye sormuyorum, yorumlarınızdan anladığım kadarıyla sizin de benden bi farkınız yok. Belki de bu yüzden anlaşabiliyoruz. Ortak üzüntü, mutluluk her ne varsa ortak olan her şey insanları birbirine bağlıyor. İnsanoğlunun en sevdiğim özelliklerinden biridir bu ortak olan şeyler. Bu kadar bencil bi canlı bi yerden sonra o bencilliği biri sayesinde geri plana atar ve yine o biri mutluysa mutlu, üzgünse üzgün olur. MFÖ'nün çok sevdiğim bi şarkısı var: "Gözyaşlarımızı Bitti Mi Sandın?". Birbirimize vitaminler, moraller verdik ... Özleye özleye kavuştuk birbirimize. ... Bu şarkının en güzel iki cümlesi bana göre. O kadar anlam yüklü ki tek cümlenin içinde. Kalbime dokunuyor diyebilirim. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu şarkıda hatırladığım kişiyi tabi ki biliyorsunuz. Her şarkı bi insanı anlatırmış.

Mucize

Bazen kendime "En büyük mucize neydi benim için?" diye soruyorum. Aklıma onlarca şey geliyor aslında ama bir tanesi var ki kötü olan onca şeyi unutturup yeni bir çağ açtı sanki benim için. Hayat öyle tuhaf ki tam umudunuz bittiği anda karşınıza yeni fırsatlar çıkarıyor. Yeni mucizeler gerçekleşiyor bir anda. Siz o aşamaya gelene kadar çok yorulup, kırılıp, üzülüyorsunuz belki ama değiyor. Benim için; Güneş'in her gün doğup batması, Ay'ın her gece ışık saçması, yıldızların her halükarda güzel gözükmesi bile bir mucize. Kısacası benim için gökyüzü bi mucize. Zamanın öğrettikleri ve hayatın getirdikleriyle anlıyor ki insan en büyük, en eşsiz benzersiz mucize: "Sevgi". Tuttuğum dilekler bile hep birinin beni daha çok sevmesi üzerine olur. Sevgiye doyamayan ve hep daha fazlasını isteyen biriyim çünkü sevildiğimi hissedersem mutlu olabiliyorum. Sevgiyle yaşıyorum kısacası ve sevdiğim insanlar yanımda olsun diye her şeyi yapıyorum ama o da yetmiyor bazen, daha f