Ana içeriğe atla

Sen Giderken..

Bu blogu açma amacım aslında sadece kendimi rahatlatmak. İnsan yazdıkça olgunlaşıyor, iyileşiyor. Kendi hayatımdan, yaşadıklarımdan kesitler paylaşıyorum. Kim olduğumu öğrenmek isteyen arkadaşlar var ama üzgünüm kim olduğumu paylaşmayacağım sizlerle. Gizli olunca daha rahat yazıyorum sanki. Duygularımı hep saklayan biri oldum. Burda da öyle olsun istiyorum.
Günlerdir yazmayı planladığım ama kendime gelemediğim için yazamadığım bir yazıyı paylaşıyorum sizinle. Sanırım şimdi hemen yazıp bitireceğim. Keyifli okumalar :))

Vedalaşmalardan nefret ederim. En güçsüz hissettiğim andır. Karşımdaki insan ne kadar değerliyse o kadar çok üzülürüm, gözyaşlarımı o kadar çok saklamaya, tutmaya çalışırım. Ağlamak, güçsüzlük değil benim için yanlış anlamayın ama karşımdakini üzmemek için elimden geleni yaparım. Şimdi vedalaşma nerden geldi aklına diyeceksiniz?
Herkesin bildiği bir gerçek vardır; okulun son 2 haftası hep boş geçer.  Burdaki bir vedalaşma. Ayrıntıya girmek istemiyorum. Konuştukça, yazdıkça gözlerim dolacak gibi geliyor.
Karşınızda en sevdiğiniz insanlardan biri olduğunu düşünün. Vedalaşmak üzeresiniz. İki hafta sonra buluşup vakit geçireceksiniz. Daha sonra üç ay boyunca görüşemeyeceksiniz. Çoğu zaman kilometrelerce uzakta olacak. Bazen şehirler bazen de ülkeler olacak aranızda. Daha da sonra ikiniz için de çok büyük sınavlar sınav var; YGS-LYS. Bu sınavlardan dolayı ancak ayda yılda bir görüşeceksiniz(en fazla 3-4 saat). Sonra da belki farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerde olacaksınız. 3 sene boyunca yaşadıklarınızı düşünüyorsunuz. Hakkınızda yapılan dedikodular, atılan iftiralar, gözyaşları, mutluluklar ve her olumlu olumsuz şeylere karşı birbirinize sığınmalarınız... Hepsi film şeridi gibi gözlerinizde. Vedalaşma vakti... O bunların farkında değil. Çünkü ya çok güçlü ya da daha önceki arkadaşlarından alışık bi nebze de olsa. Senin hiç onun kadar mükemmel bi dostun olmamış. Şimdi olan bir taneyi de ellerinin arasından düşürüyorsun. Ne hissederdin? Sarılıyorsunuz, her zamanki sarılmanız, hiç ayrılacak gibi değil. Yanında senin konuşmadığın biriyle yürümeye başlıyor. Senin çevrende insanlar birikiyor bir anda. Daralıyorsun, nefesin kesiliyor sanki. O yürümeye devam ediyor. 5 saniye oldu sadece ama özlemeye başladın bile. Arkasından seslenmek için ağzını açıyorsun ama sesin çıkmıyor. Aranıza günler, aylar, yıllar ve insanlar giriyor. Çok uzaklaşıyor. "Gitme!" diyemiyorsun. Gözlerin doluyor sadece. Lanet olasıca sesin çıkmıyor işte. Sonrası malum. Eve gidiyorsun, günlerce ağlıyorsun. İçin paramparça. Toparlayamazsın artık. Gül bebeğin artık çok uzakta..
Zaman çok hızlı. Gerçi ben bu zaman kelimesinden bıktım. En sevdiğimi de uzaklaştırıyor git gide benden. İyi hiçbir yönü yok bunun. Her şey bitti ve sana sadece anılar kaldı. Artık en sevdiğin şey olan kokusu, saçları, kalbi başkalarının himayesi altında. Belki senden başkasına da "her şeyim" diyecek. Bunları düşününce istediğini yap yine de iflah olmazsın.. Vedalaşmak bu yüzden berbat bir şey. Benim gibi yapmayın. Keşke dememek için her şeyi yapın. Keşke gidip tekrar sarılsaydım. Cesaret edebilseydim. OLMADI. Siz yapabilirsiniz umarım..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vakit Daralıyor...

     Biz insanlar ölüm günümüzü, yerini, saatini, ne sebeple öleceğimizi bilemeyiz.      Belki bir dakika, belki bir ay, belki bir sene...Bu böyle devam eder. Ortalama bir insan 65 yaşına kadar yaşıyorsa; bunun 25 yılı eğitim almakla geçiyor, 20 yılı kariyer ve çocuk yapmakla, geriye kalan 20 yılda da yavaş yavaş başlayan sağlık problemleri, geçim derdi. Gördüğünüz gibi koca bir 65 sene bitti. Bu zamanın ne kadarında mutlu oldun, ne kadarında mutsuz oldun senin seçimlerine kalmış.      Hayat kısa arkadaşlar. Bu kısa sürede yaşayabildiğiniz her şeyi yaşayın. Yaptığınız hiçbir şeyden pişman olmayın, daha kötüsünü yapmamak için çabalayın. . . Ve en önemlisi: Kendinize iyi bakın.

Biz

Hepinize güzel, güneşli bi pazar gününden günaydın! Uzun zamandır soğuk ve kapalı olan havanın sonunda ısınmış olması ilk defa beni mutlu etti. Hayatınız nasıl gidiyor diye sormuyorum, yorumlarınızdan anladığım kadarıyla sizin de benden bi farkınız yok. Belki de bu yüzden anlaşabiliyoruz. Ortak üzüntü, mutluluk her ne varsa ortak olan her şey insanları birbirine bağlıyor. İnsanoğlunun en sevdiğim özelliklerinden biridir bu ortak olan şeyler. Bu kadar bencil bi canlı bi yerden sonra o bencilliği biri sayesinde geri plana atar ve yine o biri mutluysa mutlu, üzgünse üzgün olur. MFÖ'nün çok sevdiğim bi şarkısı var: "Gözyaşlarımızı Bitti Mi Sandın?". Birbirimize vitaminler, moraller verdik ... Özleye özleye kavuştuk birbirimize. ... Bu şarkının en güzel iki cümlesi bana göre. O kadar anlam yüklü ki tek cümlenin içinde. Kalbime dokunuyor diyebilirim. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu şarkıda hatırladığım kişiyi tabi ki biliyorsunuz. Her şarkı bi insanı anlatırmış.

Mucize

Bazen kendime "En büyük mucize neydi benim için?" diye soruyorum. Aklıma onlarca şey geliyor aslında ama bir tanesi var ki kötü olan onca şeyi unutturup yeni bir çağ açtı sanki benim için. Hayat öyle tuhaf ki tam umudunuz bittiği anda karşınıza yeni fırsatlar çıkarıyor. Yeni mucizeler gerçekleşiyor bir anda. Siz o aşamaya gelene kadar çok yorulup, kırılıp, üzülüyorsunuz belki ama değiyor. Benim için; Güneş'in her gün doğup batması, Ay'ın her gece ışık saçması, yıldızların her halükarda güzel gözükmesi bile bir mucize. Kısacası benim için gökyüzü bi mucize. Zamanın öğrettikleri ve hayatın getirdikleriyle anlıyor ki insan en büyük, en eşsiz benzersiz mucize: "Sevgi". Tuttuğum dilekler bile hep birinin beni daha çok sevmesi üzerine olur. Sevgiye doyamayan ve hep daha fazlasını isteyen biriyim çünkü sevildiğimi hissedersem mutlu olabiliyorum. Sevgiyle yaşıyorum kısacası ve sevdiğim insanlar yanımda olsun diye her şeyi yapıyorum ama o da yetmiyor bazen, daha f