Saat 05.20
Eve az önce geldim. İki ay önce bi araba aldık. Babam akşamları çalıştığı için gezmeye pek fırsat olmuyor. Dün içimden "Babam işten gelince karşıya geçsek keşke." diye geçirmiştim. İstanbul'da yaşayanlar bilir, en sakin anlarıdır denizin ve trafiğin. Yolda çok az araba vardı. Gişelere varmamıza çok az kala lastikten patlama sesine benzer bi ses geldi. Babam hemen sağ çekti ve arabanın altını, lastikleri kontrol etti. Bir dakika sürmüştür en fazla. Bu arada arabada annem ve kardeşlerim de vardı. Hepimiz yola atılan bir pet şişeden ses geldiğini düşündük ve büyük ihtimalle de öyleydi. Bir dakikanın ardından yola devam ettik. Ve bir kaza... Bir motor ve bir araba. Sadece bir dakika. Eğer lastikten ses gelmese arkadan çarpılan otomobil bizim olacaktı ve büyük ihtimalle yerde yatan kişiler ailem ve ben olacaktık. Çok büyük bir kaza değildi, üzüldük ve devam ettik.. Yine bir dakika geçmeden tekrar bir kaza gördük. Bu defa iki araba. Ambulans ve polis arabalarının siren sesleri. İnsanların korku dolu bakışları. Yerde kanlar içinde yatan insanlar. Sedyeler... Eğer lastikten ses gelmeseydi... İlk defa eve hemen gitmek için dua ettim. Gözümün önünden geçen şeyler beynimi kemirdi. İki arkadaşımın sesini duydum sanki. Kazayı öğrendikten sonra birinin kahverengi diğerinin yeşil gözlerinin kızardığını, yerde yatanın ben olmadığıma inanmak istemelerini her şeyi sırasıyla gördüm. BİR DAKİKA sayesinde bunları yazabiliyorum. Sadece BİR DAKİKA. Göğüs kafesimden fırlamak istercesine hızlı atmaya başladı kalbim. Sevinmeli miydim ölmediğime, yoksa üzülmeli miydim o insanların ölme ihtimaline? Sevinmedim sadece bunu söyleyebilirim. Hala olayın şokundayım ve ellerim titreyerek yazıyorum bu yazıyı. Şükredin; nefes alabildiğiniz her saniye için...
Eve az önce geldim. İki ay önce bi araba aldık. Babam akşamları çalıştığı için gezmeye pek fırsat olmuyor. Dün içimden "Babam işten gelince karşıya geçsek keşke." diye geçirmiştim. İstanbul'da yaşayanlar bilir, en sakin anlarıdır denizin ve trafiğin. Yolda çok az araba vardı. Gişelere varmamıza çok az kala lastikten patlama sesine benzer bi ses geldi. Babam hemen sağ çekti ve arabanın altını, lastikleri kontrol etti. Bir dakika sürmüştür en fazla. Bu arada arabada annem ve kardeşlerim de vardı. Hepimiz yola atılan bir pet şişeden ses geldiğini düşündük ve büyük ihtimalle de öyleydi. Bir dakikanın ardından yola devam ettik. Ve bir kaza... Bir motor ve bir araba. Sadece bir dakika. Eğer lastikten ses gelmese arkadan çarpılan otomobil bizim olacaktı ve büyük ihtimalle yerde yatan kişiler ailem ve ben olacaktık. Çok büyük bir kaza değildi, üzüldük ve devam ettik.. Yine bir dakika geçmeden tekrar bir kaza gördük. Bu defa iki araba. Ambulans ve polis arabalarının siren sesleri. İnsanların korku dolu bakışları. Yerde kanlar içinde yatan insanlar. Sedyeler... Eğer lastikten ses gelmeseydi... İlk defa eve hemen gitmek için dua ettim. Gözümün önünden geçen şeyler beynimi kemirdi. İki arkadaşımın sesini duydum sanki. Kazayı öğrendikten sonra birinin kahverengi diğerinin yeşil gözlerinin kızardığını, yerde yatanın ben olmadığıma inanmak istemelerini her şeyi sırasıyla gördüm. BİR DAKİKA sayesinde bunları yazabiliyorum. Sadece BİR DAKİKA. Göğüs kafesimden fırlamak istercesine hızlı atmaya başladı kalbim. Sevinmeli miydim ölmediğime, yoksa üzülmeli miydim o insanların ölme ihtimaline? Sevinmedim sadece bunu söyleyebilirim. Hala olayın şokundayım ve ellerim titreyerek yazıyorum bu yazıyı. Şükredin; nefes alabildiğiniz her saniye için...
Yorumlar
Yorum Gönder